29 Haziran 2012 Cuma

Hasta ve Doktor Arasındaki Sözleşmenin Niteliği

Hasta doktora başvurduğunda ve doktordan da tedavi kabulüne ilişkin onay geldiğinde doktorla hasta arasında sözleşme kurulmuş olur. Sözleşme yazılı olabileceği gibi örtülü sözleşmede olabilir. Uygulamada örtülü sözleşmeye daha çok rastlanır.
Hasta ile doktor arasındaki hukuki ilişki açısından çeşitli görüşler vardır. Sözleşmenin sui generis (kendine özgü) bir sözleşme olduğunu, hizmet sözleşmesi olduğunu, tedavi sözleşmesi olduğunu söyleyen görüşlerin yanında baskın olarak vekalet sözleşmesi olduğu görüşü benimsenmektedir; fakat sözleşmenin niteliğinin belirlenmesinde somutolayın büyük önem taşıdığını yadsımamak gerekir.
Mesela hasta- doktor arasındaki sözleşmenin niteliğinin eser sözleşmesi olabileceği durumlarla karşılaşabilir. Bu sözleşme türüne Yargıtay kararlarında da sıklıkla rastlanır. Estetik ameliyatlarında, ameliyatı yapan doktor, estetik görünümü konusunda bir teminat vermişse taraflar arasındaki bu sözleşme eser sözleşmesidir. Eser sözleşmesi vekalet sözleşmesinde olduğu gibi yüklenici, işi sadakat ve özenle yapmakla borçludur. Buna göre doktor mesleki bilgisinin tüm gereklerini yerine getirdiği ispatla zorunludur.
Somut olaydan kaynaklanan bir başka durum doktorun vekaletsiz iş görmesidir. Tıp etiği gereği her yerde, her durumda gerek duyulduğunda doktor yardım etmek zorundadır. Hastanın veya yakınlarının rızasıyla başlayan bir tedavide acilen giderilmesi gereken bir durumda hastayı düşünerek kendi inisiyatifini kullanır.  Herhangi bir kazada bilincini yitirmiş biçimde önene gelen hastaya doktor hastanın hayatını kurtarmak için ivedi şekilde müdahale etmesi vekaletsiz iş görme hükümlerine tabidir.
Tedavi ilişkisinden doğan doktor ve hasta arasında güvenen dayanan bir ilişkinin kurulması önemlidir. Bu yüzden vekalet ilişkisi içerisindedirler. Bu ilişki hukuki anlamda tıbbi,teşhis,tedavi, gayesi içerisinde bir borç ilişkisidir.
Özel hukuk ilişkisi niteliğinde olan Borçlar Kanunun 386. maddesinde düzenlenmiş bulunan vekalet ilişkisi doktor-hasta ilişkisi içinde geçerli olup ilişkinin kapsamı, doktor görevi vekaleten görevini yerine getirip getirmediğini ve doktorun hukuki sorumluluğunun belirlenmesi bakımından önem taşımaktadır.
Borçlar Kanunu 390. maddeye göre doktor sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirirken işçi gibi gereken özeni göstermelidir. Bu özenin beraberinde getirdiği yükümlülükler hastanın tedavi konusunda aydınlatılarak rızasının alınması, teşhis konulması, tedavide uygun olan seçeneğin tercih edilmesidir.
Güven esası gereği istisnalar haricinde hasta başka bir doktora havale edilemez; ama taraflar istediği zaman sözleşmeye son verebilir. Bunun istisnası ise hastanın yaşamı tehlike içerisinde veya sağlığının bozulma ihtimali yüksekse gerekli önlemler almadan doktor hastasını terk edememesidir. Sözleşmenin gereği, söz konusu olan işi bizzat yapmakla yükümlü olan doktor hastayı teşhis ve tedavi etme borcunu yine sözleşme ile başka bir doktora bırakabilir. Bu duruma alt vekalet sözleşmesi denir. Yani doktor ile hasta arasında sözleşme sürerken doktorun hasta adına diğer doktorla yaptığı sözleşmedir. Alt vekalet sözleşmesi gereği hasta ve ikinci doktor arasında da sözleşme kurulmuş olur ve ilk doktorun sorumluluğu da böylelikle devam eder.
Sonuç itibariyle doktor-hasta ilişkisinde sözleşmenin türü somut olaya göre belirlenir. Lakin uygulamada ve kabul edilen görüş tarafların vekalet ilişkisi içerisinde oldukları söylenebilir.
Doktorun Yükümlülükleri nelerdir?  
Doktorlar hastalarına karşı bilgilendirme, sadakat ve özen gösterme, sır saklama, aydınlatma gibi yükümlülükleri vardır.
Özen gösterme doktorun sorumluluğu açısından çok önemlidir. Özenin ölçüsü objektif kriterlere göre belirlenir. Bu kriter doktorun çalışma koşulları sahip olduğu olanaklar ile gerekli olan tıbbi araç ve gereçlerin varlığı ile değerlendirilir.
Yükümlülüğün ihlali sonucunda sorumluluk ortaya çıkar. Borcunu gereği gibi yerine getirmemiş olan doktor vekalet görevini usulü çerçevesinde doktorun ifa borcu tazminat borcuna dönüşmektedir.
Tedavi sırasında diğer önemli yükümlülüklerden biri hasta için iş görme ve sadakatborcudur. Tedavi ilişkisinden doğan bir borç olan teşhis, sahip olunması gereken yükümlülüklere göre yapılmalıdır. Yanlış teşhis koyan doktor hemen sorumlu tutulması da yanlıştır; çünkü ancak teşhisin konulması sırasında gerekli özeni göstermez ise doktoru sorumlu tutmak hukuka uygundur.
Doktorun yanlış teşhisinden dolayı hemen sorumlu tutulmaması gerektiği ilkesi Danıştay Kararlarında da görülmektedir.
Doktorları tedavi ilişkisinden doğan sorumlulukları sırlamak gerekirse;
§  Teşhis koyma
§  Tedaviyi gerçekleştirme
§  Sadakat ve özem gösterme
§  Sır saklama
§  Tedavi yöntemini belirleme ve uygulama
§  Hastayı aydınlatma
§  Hastaların rızasının(onamının) alınması 
Hastanın aydınlatılması ve tedavinin öncesinde rızasının alınması birbirini tamamlayan sorumluluklardır.
Rızanın hukuken geçerli olması için bizzat hasta tarafından kabul edilmesi, hastanın ehil olması, kendi üzerine yapılacak tıbbi müdahalenin önemini ve ortaya çıkabilecek sonuçları anlayabilme yeteneğine sahip olması gerekir. Ehliyeti olmayan hastanın yasal temsilcisinin rızası geçerlidir. Kısıtlılar ve küçük hastaların velisinden ya da vasisinden rıza alınır. Hastanın velisi vasisi olmaması durumunda yapılacak olan tıbbi müdahale gerekliliğine göre rıza almadan müdahaleye başvurulabilir. Tıp biliminin gerekli görmesi, yasal temsilcilerinin izin vermemesi durumunda ise mahkemenin izni alınmalıdır.
Hastanın onamı dediğimizi kavram bu yükümlülükle yakından ilgilidir. Şöyle ki müdahale yapılmadan önce hastanın rızasının alınmasına hastanın onamı(rızası) denir.
Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 70. maddesinde açıkça büyük ameliyatlarda onamın yazılı biçimde olması koşulu vardır.
 Doktorların Hukuki Sorumlulukları Nelerdir?
İki şekilde sınıflandırabiliriz. Doktor hasta arasında daha önce bir sözleşme varsa, doktorun hukuki sorumluluğu Borçlar Kanunu 96. ve devamı maddelerine göre, taraflar arasında daha önceden yapılmış bir sözleşme yoksa doktorun hukuki sorumluluğu Borçlar Kanunu 41 ve devamı maddelerine göre belirlenecektir.
 Taraflar arasında bir sözleşme var buna göre hastanın uğradığı zarar için;
§  Doktor ve hasta arasında bir sözleşme yapılmış olmalı
§  Yapılan sözleşme ihlal edilmiş olmalı
§  Zarar meydana gelmeli
§  Meydana gelecek olan zarar doktorun kusuru ile olmuş olmalı
§  İlliyet bağı yani doktorun ihmal ya da kusurunun ortaya çıkan zarar arasında neden sonuç ilişkisi varlığı olmalıdır.
 Taraflar arasında sözleşme yoksa hastanın uğradığı zarar için;
 Doktorun hastaya yönelik bir davranışta bulunması gerekir. Bu davranış icrai veya ihmali şekilde olabilir.
 Maddi veya manevi bir zararın oluşması gerekir.
§  Doktorun kusurlu hareket etmiş olması halinde Borçlar Kanunu 41’e göre, doktor kusurlu davranmazsa adam çalıştıranın sorumluluğu açısından değerlendirecektir.
§  İlliyet bağı yani doktorun görevini gereği gibi yerine getirmemesinden kaynaklıdır.

Hande G.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder